Anayasa’nın “Çalışma Şartları ve Dinlenme Hakkı” başlıklı 50. maddesinde;
“Kimse, yaşına, cinsiyetine ve gücüne uymayan işlerde çalıştırılamaz.
Küçükler ve kadınlar ile bedenî ve ruhî yetersizliği olanlar çalışma şartları bakımından özel olarak korunurlar.
Dinlenmek, çalışanların hakkıdır.
Ücretli hafta ve bayram tatili ile ücretli yıllık izin hakları ve şartları kanunla düzenlenir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Ulusal bayram ve genel tatil günlerinin hangi günleri kapsadığı ise 2429 sayılı Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkındaki Kanunun 1. ve 2. maddelerinde açıklanmıştır.
Diğer taraftan 4857 sayılı İş Kanununun “ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışma” başlığını taşıyan 44. maddesi;
“Ulusal bayram ve genel tatil günlerinde işyerlerinde çalışılıp çalışılmayacağı toplu iş sözleşmesi veya iş sözleşmeleri ile kararlaştırılır. Sözleşmelerde hüküm bulunmaması halinde söz konusu günlerde çalışılması için işçinin onayı gereklidir.
Bu günlere ait ücretler 47 nci maddeye göre ödenir.”
4857 sayılı İş Kanununun “saklı haklar” başlığını taşıyan 45. maddesi;
“Toplu iş sözleşmesi veya iş sözleşmelerine hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatillerde işçilere tanınan haklara, ücretli izinlere ve yüzde usulü ile çalışan işçilerin bu Kanunla tanınan haklarına aykırı hükümler konulamaz.
Bu hususlarda işçilere daha elverişli hak ve menfaatler sağlayan kanun, toplu iş sözleşmesi, iş sözleşmesi veya gelenekten doğan kazanılmış haklar saklıdır.”
4857 sayılı İş Kanununun “genel tatil ücreti” başlığını taşıyan 47. maddesi ise;
“Kanun kapsamına giren işyerlerinde çalışan işçilere, kanunlarda ulusal bayram ve genel tatil günü olarak kabul edilen günlerde çalışmazlarsa, bir iş karşılığı olmaksızın o günün ücretleri tam olarak, tatil yapmayarak çalışırlarsa ayrıca çalışılan her gün için bir günlük ücreti ödenir.
Yüzde usulünün uygulandığı işyerlerinde işçilerin ulusal bayram ve genel tatil ücretleri işverence işçiye ödenir.” hükümlerini içermektedir.
Görüldüğü üzere, işçilerin dinlenme hakkı Anayasa ile güvence altına alınmış yine Anayasa’nın 50. maddesinde dinlenmenin çalışanların hakkı olduğu belirtildikten sonra yıllık izin, hafta tatili ve bayram tatili hakları ayrıca vurgulanmıştır. Gerçekten de kişinin hiç dinlenmeden sürekli biçimde çalışması gerek beden ve ruh sağlığı gerekse sosyal, kültürel ve toplumsal birliktelik açısından olumsuz sonuçlara yol açacaktır. Bu yüzdendir ki, çalışanları yorgunluk ve onun beraberinde getireceği dikkatsizlik sonucu uğrayabilecekleri iş kazalarından korumak, çalışanların bedensel ve ruhsal olarak dinlenmelerini, toplumsal yaşamda var olmalarını sağlamak, iş yaşamında verimin ve kalitenin yükseltilmesi gibi birçok sebeple çalışanın yıllık izin, hafta tatili ve bayram tatili haklarını ve gün içinde ara dinlenmelerini tam olarak kullanabilmeleri oldukça önemlidir.
Yargıtay 9 uncu Hukuku Dairesinin kararına göre, “İş sözleşmesinde, aylık ücretin içine fazla çalışmaların dâhil olduğuna ilişkin düzenlemeye yer verilebilir ise de sözleşmeye konulan bu tür sınırlamalar hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil çalışmaları için hüküm ifade etmez. Mahkemece tanık beyanları ve dosya kapsamına göre davacının hafta tatili ücreti ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti istekleri yönünden bilirkişiden ek rapor alınıp, bu taleplerin iş sözleşmesindeki bahsedilen sınırlama dikkate alınmaksızın değerlendirilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile sonuca gidilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir” denilerek hafta ve genel tatil ücretlerinin aylık ücrete dahil edilemeyeceği bu ücretlerin ücret bordrosunda ayrıca tahakkuklarının yapılarak muhasebeleştirilmesi gerekeceği ifade edilmiştir (Yarg.9.HD.29.4.2013 T., E.2011/7312., 2013/12619 K.).
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2017 tarihli bir kararında, “Çalışanların işe girerken düzenlenen iş sözleşmesine konulan bu tür hükümlere itiraz edemeyeceği ve sözleşmede belirlenen asıl ücretlerin ise çoğunlukla mutad şekilde belirlendiği bilinen bir gerçektir. Dolayısıyla işçilerin bedenen ve ruhen dinlenmeleri, aile bireyleri ile birlikte toplumsal ve dini vecibelerini yerine getirmeleri maksadıyla Anayasa ile özel olarak güvence altına alınan ve İş Kanunu kapsamında belirlenen ücretlerinden yoksun kalmalarına neden olabilecek, Anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olmayan, kötüye kullanılabilmesi her zaman mümkün bu türden sözleşme hükümlerine değer verilmesi düşünülemez. Bu nedenle ulusal bayram ve genel tatil ücretinin aylık ücretin içinde belirlendiği sözleşme hükmün geçersizdir. Yurt dışı giriş çıkış kayıtlarından davacı işçinin ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışma yaptığı ne var ki bu çalışmalarının karşılığının ise davalı işveren tarafından ödenmediği açıktır. Dolayısıyla yerel mahkemece bayram ve genel tatil ücreti ödenmeyen davacının iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiğinin kabulü ile kıdem tazminatı ve ulusal bayram ve genel tatil alacaklarının hüküm altına alınması gerekmektedir” denilmek suretiyle ulusal bayram ve genel tatil günü ücretlerinin aylık ücretin içinde belirlendiği sözleşme hükmünün geçersizliği kabul edilmiştir (YHGK. 1.3.2017 T., E. 2014/2126., 2017/371).
Sonuç itibariyle, iş sözleşmesinde, aylık ücretin içine yılda 270 saati aşmamak kaydıyla fazla çalışmaların dâhil olduğuna ilişkin düzenlemeye yer verilebilir. Ancak hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücretleri aylık ücretlere dahil edilemez.
Bir Cevap Yazın
You must be logged in to post a comment.