İş sözleşmesi, ”bir tarafın, (işçi) bağımlı olarak iş görmeyi, diğer tarafın (işveren) da ücret ödemeyi üstlenmesinden oluşan sözleşme” olarak tanımlanmaktadır (İşK m.8/1). İş sözleşmesi tarafların karşılıklı ve birbirlerine uygun irade bildiriminde bulunmaları ile meydana gelir[1].
Yargıtay’a göre, “İş sözleşmesi taraflara sürekli olarak borç yükleyen bir özel hukuk sözleşmesi olsa da, taraflardan herhangi birinin iş sözleşmesini bozmak için karşı tarafa yönelttiği irade açıklamasıyla ilişkiyi sona erdirmesi mümkündür.
Fesih hakkı iş sözleşmesini derhal veya belirli bir sürenin geçmesiyle ortadan kaldırabilme yetkisi veren bozucu yenilik doğuran ve karşı tarafa yöneltilmesi gereken bir haktır.
Maddede düzenlenen bildirimli fesih, belirsiz süreli iş sözleşmeleri için söz konusudur. Başka bir anlatımla belirli süreli iş sözleşmelerinde fesheden tarafın karşı tarafa bildirimde bulunarak önel tanıması gerekmez.
Fesih bildirimi bir yenilik doğuran hak niteliğini taşıdığından ve karşı tarafın hukukî alanını etkilediğinden, açık ve belirgin biçimde yapılmalıdır. Yine aynı nedenle kural olarak şarta bağlı fesih bildirimi geçerli değildir.
Fesih bildiriminde “fesih” sözcüğünün bulunması gerekmez. Fesih iradesini ortaya koyan ifadelerle eylemli olarak işe devam etmeme hali birleşirse bunun fesih anlamına geldiği kabul edilmelidir. Bazen fesih işverenin olumsuz bir eylemi şeklinde de ortaya çıkabilir. İşçinin işe alınmaması, otomatik geçiş kartına el konulması buna örnek olarak verilebilir. Dairemizce, işverenin tek taraflı olarak ücretsiz izin uygulamasına gitmesi halinde, bunu kabul etmeyen işçi yönünden “işverenin feshi” olarak değerlendirilmektedir.
Fesih bildiriminin yazılı olarak yapılması, 4857 sayılı İş Kanununun 109. maddesinin bir sonucudur. Ancak yazılı şekil şartı, geçerlilik koşulu olmayıp ispat şartıdır.
Fesih bildirimi karşı tarafa ulaştığı anda sonuçlarını doğurur. Ulaşma, muhatabın hâkimiyet alanına girdiği andır”[2].
İş sözleşmesinin feshi, yüze karşı fesihlerde derhal hüküm doğurur. Bir vasıta kullanılması halinde haklı nedenle fesih beyanı, karşı tarafa varmasıyla hüküm doğurur. Başka bir deyişle, iş sözleşmesi fesih beyanı, öğrenme ile değil, varış anında hüküm ifade eder. Örneğin fesih beyanı, daha sonra öğrenilmiş olsa bile, karşı tarafa postayla ulaştığı, onun egemenlik alanına girdiği anda hüküm doğurur. Elektronik posta (e-mail) ile ulaştırılan fesih beyanı da muhatabın, elektronik posta adresine gönderilmekle hüküm ifade etmiş olur.
Sonuç olarak, iş sözleşmesi, fesih bildiriminin karşı tarafa ulaşma anından itibaren hüküm ve sonuç doğurur. Bu nedenle karşı tarafa ulaşmış olan bildirimden tek taraflı olarak dönülemez. Ancak, bildirim henüz karşı tarafa ulaşmadan veya ulaşmış olmakla birlikte karşı taraf öğrenmeden fesih beyanından dönmek mümkündür (TBK m.10). Yargıtay’ın aynı yönde verdiği bir kararında özetle, “Fesih bildirimi karşı tarafa ulaştığı anda sonuçlarını doğurur. Ulaşma, muhatabın hâkimiyet alanına girdiği andır. Fesih bildirimi karşı tarafa ulaşması ile sonuçlarını doğurur ve bundan tek taraflı olarak dönülemez” denilmektedir[3].
.[1] İNCİROĞLU, Lütfi, Sorulu Cevaplı İş Hukuku Uygulaması, 4. Baskı, İstanbul 2020, s.47.
[2] Y9HD.28.5.2014 T., E.2012/10428, K.2014/17228 Legalbank.
[3] Y9HD.28.5.2014 T., E.2012/10428, K.2014/17228 Legalbank.
Bir Cevap Yazın
You must be logged in to post a comment.