Facebook, Twitter, Instagram, LinkedIn gibi sosyal medya hesapları üzerinden işe alım sürecinde insan kaynaklarında referans araştırması yapılması uygulamada tartışmalı bir konudur. Bir kısım uygulamacılar bunu hukuka ve etik ilkelere aykırı bulmakta ve sosyal ağ sitelerinde adaylar hakkında verilen mevcut bilgilerin, ayrımcılığa yol açabileceğini savunmaktadırlar. Bu tezi savunanlar, online inceleyen işverenlerin adayları seçerken; cinsel yönelim, ırk, din, evlilik durumu, yaş ve politik görüşlerine göre bir tercihte bulunabileceklerini ileri sürmektedirler. Bunun aksini düşünen diğer bir kesim ise, eğer ilgili kişi profil bilgilerini alenileştirmiş ise, burada bir mahremiyet sorunu olamayacağını eğer isteseydi ilgili kişinin bunu teknik olarak gelişmiş gizlilik ayarları vasıtasıyla kısıtlayabileceğini savunuyorlar.
Her şeyden önce ifade etmemiz gerekirse, iş başvurusunda bulunan kişiyle ilgili işverenlerin Facebook, Twitter, Instagram, LinkedIn gibi sosyal medya hesapları üzerinden profil bilgilerini inceleyerek işe alıma karar vermelerini yasaklayan herhangi bir kural bulunmamaktadır. Özellikle sosyal medya referansı, büyük ölçekli firmalar tarafından beyaz yakalı adaylar için işe alım sürecinin bir parçası olarak kullanılmaktadır.
Peki işe alım uzmanları geleneksel işe alım yöntemleri yerine neden sosyal medya referans araştırması yöntemini benimserler? Elbette ki işverenler hem zaman hem de paradan tasarruf etmek amacıyla etkin yöntemler kullanmayı yeğleyebilirler. Bu kapsamda sosyal medya araştırmaları işverenlere geleneksel referans yöntemlerinden çok daha fazla bilgi sağlayabilir. Çünkü eski işverenler 6698 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra yeni işverenlere eski işçileriyle ilgili bilgi vermekten artık kaçınmaktadırlar. İş başvurusu sahiplerinin dışa vurdukları davranışlarının sosyal medya üzerinden kendileri tarafından yansıtılmış olması, bu durum hakkında bilgi edinmek isteyen diğer kişilerin bunu öğrenmelerine engel oluşturmamalıdır. Tabi ki burada sosyal medyanın özel yaşama dahil olup olmadığı hususu tartışılabilir.
Sosyal medyada kişilerin özel yaşam hakkının ve kişilik hakkının korunması, kişisel verilerinin korunması ve ifade özgürlüğünün korunması esastır. Ancak makul özel yaşam hakkı korunurken başkalarının bilgilenme ve haber alma özgürlüğünün kısıtlanmaması da gerekir. Bu kapsamda veri sahibi olan işçinin sosyal medya üzerinden kamuya açık paylaşımda bulunması hukuka ve mahremiyet ilkelerine aykırılık oluşturmaz. İlgili kişinin istemesi halinde sosyal medya platformlarının gelişmiş gizlilik ayarları vasıtasıyla pekâlâ yaptığı paylaşımları kısıtlayabilir. Örneğin paylaşımlarını “sadece arkadaşlarım görebilir” veya “sadece bağlantılarım görebilir” hatta “sadece ben görebilirim” biçiminde ayarlayabilir. Burada kontrol sadece profil bilgilerini paylaşan kişidedir. Profil bilgilerini paylaşan kişi eğer bir kısıtlama getirmemişse bunu diğerlerinin görmesini engellemesi ya da onayının alınmasını talep etmesi düşünülemez. Bu durumu özel hayatın gizliliğine aykırı buluyorsa ya da bunun ayrımcılığa yol açacağını düşünüyorsa o halde paylaşımlarına kısıt getirmelidir.
6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nun 5 inci maddesine göre, kişisel veriler ilgili kişinin açık rızası olmaksızın işlenemez.
Ancak, aşağıdaki şartlardan birinin varlığı hâlinde, ilgili kişinin açık rızası aranmaksızın kişisel verilerinin işlenmesi mümkündür:
a) Kanunlarda açıkça öngörülmesi.
b) Fiili imkânsızlık nedeniyle rızasını açıklayamayacak durumda bulunan veya rızasına hukuki geçerlilik tanınmayan kişinin kendisinin ya da bir başkasının hayatı veya beden bütünlüğünün korunması için zorunlu olması.
c) Bir sözleşmenin kurulması veya ifasıyla doğrudan doğruya ilgili olması kaydıyla, sözleşmenin taraflarına ait kişisel verilerin işlenmesinin gerekli olması.
ç) Veri sorumlusunun hukuki yükümlülüğünü yerine getirebilmesi için zorunlu olması.
d) İlgili kişinin kendisi tarafından alenileştirilmiş olması.
e) Bir hakkın tesisi, kullanılması veya korunması için veri işlemenin zorunlu olması.
f) İlgili kişinin temel hak ve özgürlüklerine zarar vermemek kaydıyla, veri sorumlusunun meşru menfaatleri için veri işlenmesinin zorunlu olması.
Sonuç itibariyle sosyal medya hesabını gelişmiş gizlilik ayarlarını kullanarak kısıtlaması mümkün iken bunu yapmayarak herkese açık bir biçimde kişisel verilerini paylaşan veri sahibi verisini alenileştirmişse, artık veri sahibinden açık rıza istenmesine gerek bulunmamaktadır. Bu durum hukuka ve etik kurallara aykırılık oluşturmayacağı gibi ayrımcılık da sayılmaz.
Bir Cevap Yazın
You must be logged in to post a comment.