Yargıtay’a göre, “İhbar tazminatı, belirsiz süreli iş sözleşmesini haklı bir nedeni olmaksızın ve usulüne uygun bildirim öneli tanımadan fesheden tarafın, karşı tarafa ödemesi gereken bir tazminattır. Buna göre, öncelikle iş sözleşmesinin 4857 sayılı İş Kanunu’nun 24 ve 25. madde yazılı olan nedenlere dayanmaksızın feshedilmiş olması ve Kanun’un 17. maddesinde belirtilen şekilde usulüne uygun olarak ihbar öneli tanınmamış olması halinde ihbar tazminatı ödenmelidir. Yine haklı fesih nedenine rağmen işçi ya da işverenin 26. maddede öngörülen hak düşürücü süre içinde fesih yoluna gitmemeleri halinde sonraki fesihlerde karşı tarafa ihbar tazminatı ödeme yükümlülüğü doğar.
O halde; ihbar tazminatı usulsüz feshin bir sonucudur. Burada usulsüz fesih; kanun veya sözleşme önellerine uyulmadan yapılan fesihtir. İhbar tazminatı sadece “bildirim şartına” uyulmamasının yaptırımıdır. Bildirim şartı da, belirsiz süreli iş sözleşmelerinin feshinden önce durumun diğer tarafa bildirilmesi gerektiği hükmünün bir gereği olarak, sadece belirsiz süreli iş sözleşmelerinde feshin belirli bir süre önce diğer tarafa bildirilmesinden ibaret olup bunun kapsamına başka bir yükümlülük dahil edilmemiştir. Şu halde bildirim sürelerinin bölünmezliği esas olup bunun kapsamında iş arama izni verilmesi yer almamaktadır.
Buna karşılık, 4857 sayılı İş Kanunu yeni iş arama iznini bildirim sürelerini esas alarak düzenlemiştir. Kanun’un 27. maddesindeki düzenlemede, “Bildirim süreleri içinde işveren, işçiye yeni bir iş bulması için gerekli olan iş arama iznini iş saatleri içinde ve ücret kesintisi yapmadan vermeye mecburdur…” denilmiş ve ancak “bildirim süreleri” ile sınırlı olmak kaydıyla bu iznin verileceği öngörülmüştür. Buna aykırı davranış da ikinci ve üçüncü fıkralarda “İşveren yeni iş arama iznini vermez veya eksik kullandırırsa süreye ilişkin ücret işçiye ödenir. İşveren, iş arama izni esnasında işçiyi çalıştırır ise işçinin izin kullanarak bir çalışma karşılığı olmaksızın alacağı ücrete ilaveten, çalıştırdığı sürenin ücretini yüzde yüz zamlı öder.” hükmüyle yaptırıma bağlanmıştır.
İş Kanunu’nun 17. maddesinde yer alan usulsüz feshe ilişkin hükmün yaptırımı yine aynı maddede ihbar tazminatı ödenmesi olarak düzenlenmiş; 27. maddedeki iş arama izninin kullandırılmamasının yaptırımı da o süreye ilişkin ücretin (gerekiyorsa zamlı olarak) ödenmesinden ibaret olduğu açıklanmıştır. Şu halde, usulsüz feshin ve iş arama iznine aykırılığın yaptırımları ayrı ayrı düzenlenmiş olup; bunları bir bütünün ayrılmaz iki parçası olarak kabul etmek mümkün değildir.
İhbar önelleriyle iş arama izninin bir bütün olarak değerlendirilip izin yükümüne aykırılık halinde, ihbar önellerine uyulmadığı gerekçesiyle, ihbar tazminatına hükmedilmesi, bu anlamda kurumların esasına aykırı bir çözüm tarzıdır. Her şeyden önce, ihbar tazminatı, sırf bildirim önellerine uyulmamasının Yasaca öngörülen yaptırımıdır. Bildirim öneline tamamen uyulan bir ilişkide izin yükümüne aykırı davranılmışsa; bu halde izne aykırılık, ihbar önelinin usulüne uygun verilmediği biçiminde yorumlanamaz. Gerçekten de, bildirim süresi ile iş arama izni verilmesi yükümlülüğü arasında ikisini aynı nitelikte sayamaya götürecek derecede bağlantı yoktur. İzin yükümüne aykırılığın yaptırımı ancak işçiye hak ettiği izin süresine ait ücretin ödenmesi olmalıdır, yasa koyucu da bunu göz önünde bulundurarak, iş arama iznine aykırılığın ihbar tazminatı ödenmesi değil, 4857 sayılı yeni İş Kanunu’nun 27. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarındaki iş arama izin süresine ilişkin ücretin ödenmesi olacağını düzenlemiş bulunmaktadır (Y22HD.8.5.2018T., E.2017/13300., K.2018/11183).
Sonuç olarak, iş arama izni ihbar süreleri içerisinde verilebilecek bir hak olduğu için bildirim süreleri kullandırılmadan iş sözleşmesinin feshedilmesi halinde, sadece ihbar tazminatı talep edilebilir. Aynı anda hem ihbar tazminatı hem de iş arama izin alacağı talep edilmesi mümkün değildir.
Bir Cevap Yazın
You must be logged in to post a comment.